Nihat Durmuş

Tarih: 03.10.2025 17:37

CHP’DE BİTMEYEN KOLTUK AŞKI: FOSİLLER, EMEKSİZLER VE GERÇEK DEĞİŞİM

Facebook Twitter Linked-in

CHP’de yıllardır aynı filmi izliyoruz. Filmin adı hep aynı: “Değişim.”
Ama değişen tek şey, afişlerdeki sloganlar oluyor.
Başrolde mi? Yine aynı yüzler, aynı koltuk sevdalıları, fosilleşmiş siyasetçiler ve emeksiz kahramanlar…

Koltuğun Büyüsü

Her seçimde kaybediyorlar.
Her seçimde halkı küstürüyor, tabanın umudunu tüketiyorlar.
Ama o koltuk yok mu, o koltuk…
Onu bırakmamak için halkı da partiyi de feda etmeye hazırlar.

Şunu kabul edelim:
CHP’nin en büyük rakibi AKP değil.
CHP’nin en büyük düşmanı, CHP’yi içeriden çürüten koltuk sevdalılarıdır.

İskenderun buTablonun küçük bir Özeti

Gelin Hatay’a, İskenderun’a bakalım.
Semir Çıtanak’a verilen destek…
Nermin Kara ile Mehmet Duduoğlu’nun birleşmesi…
Hakan Tiryaki’nin kulislerdeki etkisi…
Sonuç mu? Yine hüsran.

Ama bu hüsranın sebebi ne?
Çünkü ortada halk için siyaset değil, koltuk için hesap var.

Nermin Yıldırım Kara

Belediye başkanları içeride, CHP’nin içinde bu kadar hukuksuzluk yaşanırken Nermin Yıldırım Kara’nın hâlâ düğün dernek dolaşması komik olmuyor mu?
Düşündürücü değil mi?
Bitmek bilmeyen düğün, nişan ziyaretleriyle geçen bir siyaset tarzı…
Siyaset, halkın sorunlarını çözmek değil, davetlerde boy göstermekten ibaret hale gelmiş.

Peki ya Mehmet Duduoğlu?
Birleşti birleşmesine ama halka umut değil, hayal kırıklığı verdi.
Kendi kafasındaki formül belli: “Biraz çalışırsam tekrar aday olurum, çalışmazsam sessizliğe devam…”
Yani siyaset, memlekete hizmet değil; sessizlikle koltuğu saklama oyunu.

 

Ve Hakan Tiryaki…
Sessiz, derinden yürüyüşleriyle tanınır.
Ama o sessizlik halkın sesi değil, kendi hesaplarının sessizliğidir.
Hatay’da defalarca görüldü: Lütfü Savaş’la kaybettirme inadının bedelini CHP değil, halk ödedi.
Ortaya koyduğu bir atılım gördük mü? Hayır.
“Yaptık işte bir şeyler, tutmadı ama neyse” der gibi bir tavırdan öteye geçemedi.

Kısacası bu üç ismin ortak noktası belli:
CHP kazansın diye değil, kendi koltuğunu korusun diye uğraşıyorlar.
Halkı düşündükleri yok; tek dertleri, bir sonraki seçimde “yerime benim işime yarayacak kim oturacak” sorusu.

Emeği Görmezden Gelmek: CHP’nin Kronik Hastalığı

CHP’nin yıllardır bitmeyen bir hastalığı var: emeği yok saymak.
Tabanda yıllardır mücadele edenler, halkın içinde olanlar, örgütü sırtlayanlar hep geri planda bırakılıyor.
Buna karşılık, kulislerde dolaşan, bir vekile yaslanan, yalakalık edenler hep en öne çıkarılıyor.

Ve halk soruyor:
– Bu mu sizin “değişim” dediğiniz?
– Siz kendi içinizde adaleti sağlayamıyorsanız, Türkiye’ye nasıl adalet getireceksiniz?

Çarpıcı Bir Örnek: Dr. Ender Çolakoğlu

İşte tam bu noktada Dr. Ender Çolakoğlu örneği çarpıcıdır.
Yıllardır İskenderun’da hekimlik yapan, CHP’nin çekirdeğinden yetişmiş bir isim.
Aday adayı oldu, mücadele verdi, halkın sevgisini kazandı.

Ama ne oldu?
Onun karşısına hep “emeksizler” çıkarıldı.
Bazı milletvekilleri, partinin öz evladı olan bu tür isimleri görmezden gelip, kendi koltuklarını koruyacak, hatta kendi ticari işlerine ortak olacak isimleri öne çıkarmayı tercih etti.

Tabanda karşılığı olmayan, siyasi birikimi bulunmayan, halkın gözünde “fosil”leşmiş siyasetçiler, kulislerin desteğiyle sahneye sürüldü.
Çolakoğlu gibi isimler ise emeğe, halka, partisine zarar gelmesin diye sessizce, inatla mücadeleye devam etti.

Bir düşünün:
Emek verenler susuyor, emeksizler bağırdıkça yükseliyor.
Adalet bu mu?

Milletvekilleri ve “Yandaş Üretme Fabrikası”

Hatay milletvekillerine bakın.
Aday belirleme süreçleri halk için değil, kendi siyasi ömürleri için planlanıyor.
Kim “işime yarar”, kim “beni bir sonraki dönem garantiye alır”, hesap bunun üzerine.

İstisnalar olabilir, ama çoğunun derdi halk değil.
CHP’nin sırtından servet kazanan, yolsuzlukla adı anılan, partiyi kendi çıkarları için araç haline getiren bir zihniyet var.
Ve en acısı, örgüt bunu görüyor, taban bunu konuşuyor.

Genel Merkezin Sınavı

Genel Başkan Özgür Özel’in cesaretli çıkışları var.
Ama tek başına yetmez.
Gürsel Tekin örneğini gördük, Barış Yarkadaş örneğini gördük…
CHP’de söz hakkı ellerinden alınınca birden CHP’ye saldıran tipler.
Bu örnekler bize şunu gösteriyor: CHP’nin sorunu bireysel değil, yapısal.

Genel Merkez’in yapması gereken açık:
Gerçek bir ayıklama.
Partinin sırtında yıllarca yük taşımış, halkın gönlünde yeri olan isimleri öne çıkarıp; çıkarcıları, koltuk sevdalılarını, fosilleri tasfiye etmek.

CHP’nin Önündeki Ayna

Bugün CHP’nin önünde kocaman bir ayna var.
Ve o aynada ne görünüyor?
– Halkla bağını koparmış, koltuğuna yapışmış siyasetçiler…
– Parti içi kulislerle varlığını sürdüren fosiller…
– Ve tüm bunlara rağmen emeğini esirgemeyen, halkın yanında duran isimler…

Gerçek değişim burada başlar.
Ya koltuk sevdalılarını bırakıp emeğe yol açarsınız…
Ya da sandık günü halk o aynayı CHP’nin yüzüne çarpar.

 Bana Göre: CHP’nin sorunu basit…

Ya gerçekten değişecek, ya da halk onu değiştirecek.

Dr. Ender Çolakoğlu gibi isimler halkın belleğinde çoktan yerini aldı.

Çünkü halk biliyor: Emek unutulmaz, adalet ertelenmez.

Koltuk sevdalıları bunu anlamazsa, halk onlara tek bir şey hatırlatacak:

“O koltuklar babanızın malı değil, halkın emanetidir.”


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —