Dr. Dursun Çiçek

Tarih: 24.10.2019 19:22

SURİYE’NİN GELECEĞİ NASIL BELİRLENECEKTİR?

Facebook Twitter Linked-in

Türkiye’nin Suriye politikasındaki başarı; yurtta barış, dünyada barış; toprak bütünlüğüne içişlerine saygı ve karışmama; bir insanlık suçu olan ve emperyalizme maşalık yapan her türlü teröre karşı samimi ve etkili mücadele; emperyalist ülkelerin bölgede etkisiz kılınması ve bölge ülkeleri arasında dayanışma ve işbirliği gibi cumhuriyetin temel ilkelerine uyumlu hale getirilmesi ile mümkün olacaktır. Bu noktada siyasi iktidarın geçmişte söz konusu cumhuriyet dış politika ilkelerine aykırı yanlış kararları için özeleştiri yapması ve aynı hatalar yapmaması şarttır. Dolaysısıyla bu sürecin bir milli sorun olarak algılanması ve devlet aklı ile yönetilmesi, günlük siyasi politikalara alet edilmemesi şarttır.
Emperyalizmin Büyük Ortadoğu Projesi-BOP kapsamında dış tahriklerle başlayan Suriye İç Savaşı sekizinci yılını doldurdu. Savaşın başından bu yana Suriyelilere kapısını açan Türkiye ise kısa sürede dünyada en fazla göçmeni barındıran ülke konumuna geldi. Son verilere göre savaşın başından bu yana Türkiye’de 500.000’e yakın Suriyeli Çocuk doğdu. İç savaşın halen sürüyor olması ve Barış Pınarı Harekatı ile ortaya çıkan sonuçlara ve Türkiye-ABD ve Türkiye-Rusya arasındaki uluslararası sözleşmelere bakıldığında, Suriye’nin geleceğinin Türkiye’de inşa edileceği fikrini güçlendiriyor.
2013 yılında Suriyelilere verilen geçici koruma statüsü, Türkiye’ye gelen Suriyeliler için her ne kadar birtakım belirsizlikler ortaya çıkarmış olsa da bu zemin, yüzbinlerce çocuğun hayata tutunmasını sağlamıştır. Türkiye, sığınmacıların yarattığı güvenlik, sosyal ve ekonomik sorunlar ile 40 milyar doları geçen maddi kayıplara rağmen Suriye için önemli bir kayıp nesil riskinin olduğu bu dönemde tüm dünyaya örnek olmaya devam ediyor. Türkiye’deki Suriyelilerin % 50’ye yakını, 0-18 yaş aralığındaki çocuklar oluştururken, yaklaşık % 23’ünü kadınlar ve % 27’sini ise erkekler oluşturuyor. Uzmanlar ağırlıklı olarak çocuk nüfusa ev sahipliği yapan Türkiye’nin, eğitim noktasında atacağı adımlarla Suriye’nin geleceğinde önemli bir aktör olarak görev alabileceğini söylüyor. Ancak atılacak yanlış adımların hem Türkiye hem de Suriye için olumsuz sonuçları olacağı da belirtiliyor.
Türkiye’de 2019-2020 dönemi ile lise ve altında 600 binden fazla, lisans eğitiminde ise 20 bini aşkın Suriyeli çocuk ve gencin eğitim aldığı, Millî Eğitim Bakanlığı, Yükseköğretim Kurulu ve Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları başta olmak üzere birçok resmî ve özel kuruluşun katkılarının artarak devam ettiğini ve Suriyeliler arasında eğitim düzeyinin artırılması için çalışmalar yapıldığı bilinmektedir. Suriye’de süren savaşın ciddi oranda bir kayıp nesil oluşturduğunu, Türkiye’de barınan ve eğitim alan yüzbinlerce çocuğun ise bu açığı kapatmak için önemli bir fırsat olarak görülmesi gerektiği unutulmamalıdır. Türkiye’de yetişen Suriyeli gençlerin ülkelerine dönerek veya fikir ve gelir akışı sağlayabileceği ve Suriye’nin yeniden inşasında etkin olacağından şüphe yoktur.
2016 yılında Türkiye, Rusya ve İran’ın ortaklaşa başlattığı Astana Görüşmeleri, Suriye’nin geleceğinin muhalefet-rejim ekseninde belirlendiği ve önemli adımların atılabildiği bir platform haline gelmiştir. Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen Ankara Zirvesi’nden çıkan en önemli sonuç, anayasa komitesi listesinde uzlaşının sağlanmasıdır. Astana sürecinin başlamasıyla birlikte ortaya konulan siyasi çözümün en öncelikli adımı, bir anayasa komitesinin belirlenerek anayasanın hazırlanmasıydı. Nitekim; 50 muhalif ve 50 rejim yanlısı üyenin ardından BM nezaretinde seçilecek 50 bağımsız üyenin oluşturacağı Anayasa Komitesi çalışmaları sonucunda siyasi geçiş sürecinin yeni anayasal zeminde gerçekleştirilmesi ve özgür seçimlerin yapılması öngörülmektedir.
Önümüzdeki dönemde anayasa tartışmaları, Suriye kamuoyunun ve garantör devletlerin gündemlerinin en üst sırasında yer almaya başlayacaktır. Özellikle İdlib’deki çatışmalar, Fırat’ın doğusundaki PKK/YPG/SDG yapılanmasının geleceği ve ABD-Türkiye ve Türkiye-Rusya arasında devam eden güvenli bölge süreci, Suriye sahasındaki temel dinamikler olacaktır. Yeni Anayasada Suriye’de yaşayan etnik ve dini unsurların nasıl tanımlanacağı, ne haklar elde edeceği ve temel de nasıl bir anayasal zemine oturacağı çok önemlidir. Bu bağlamda, anayasa komitesinde etnik ve dini temsilciler de yer alıyor ve bu temsilcilerin arasında Türkmenler de temsilci bulunduracaktır.
Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı’ndan sonra icra edilen Barış Pınarı Harekatı’nın gerçekleştirmesiyle terörden arındırılan bölgeler, hem Suriye muhalefeti hem de Türkmenler adına bir siyaset fırsatı sundu. Söz konusu bölgelerde yoğun Türkmen nüfusun varlığı ile Suriye Milli Ordusu-SMO olarak adlandırılan silahlı güç içindeki Türkmen etkinliği; Türkmen siyasetinin önünü açan bir diğer unsur olmuştur. Suriye’de iç savaşın başlangıcına kadar herhangi bir etkin ve örgütlü siyasi, sosyal ya da kültürel örgütlenmeye sahip olmayan Türkmenler, yeni sürece hazırlıksız ve dağınık yakalanmıştır. Türkiye’de kurulan Suriye Türkmen Meclisi tüm Türkmen toplumunu birleştirmekte ve harekete geçirmekte yetersiz kaldı. Bu bağlamda, Türkmen siyasi partilerinin ve meclisinin önümüzdeki dönemde bölgede y mevcut ofis sayılarını artırması ile sürecin doğru yönetilmesi ve demografik olarak geri dönüşün sağlanması durumunda Türkmenler Suriye’de siyasi, sosyal ve ekonomik haklarını korumada başarıya ulaşabilir.
Türkmenlerin anayasa sürecinde söz sahibi olması, geri dönüşlerin hukuki zemininin sağlanması ve Türkmenlerin Türk dilinde eğitim alması son derece önemlidir. Türkiye’nin Suriye politikasındaki doğal müttefiklerinden biri olan Türkmenlerin yeni anayasa sürecinde Türkiye’nin de desteği ile orta ve uzun vadeli Suriye siyasetinde Türkiye’nin ve Türkmenlerin faydasına olacağı açıktır. Bu nedenle Türkmen siyaseti, Türkiye’nin desteği ile yeni anayasa süreci ve geleceğin Suriye’sinin inşa edilmesinde, anayasadan taleplerini elde etme, demografik dönüşümü sağlama ve Suriye’nin toprak ve siyasi bütünlüğü bağlamında toplumsal birliktelik siyasetine odaklanmalıdır. Böylece Türkmenler; Türkiye ile Suriye arasındaki dostluk ve kardeşlik ilişkilerinin kurulmasına ve sekiz yıldır yaşanan sorunların çözümüne destek verebilirler.
Dr. Dursun ÇİÇEK, 25-26. Dönem İstanbul Milletvekili


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —