Hatırlarsanız Çalışma Bakanı pişkince, “işçilerin masada oturmasına gerek yok” demişti…
Yani, ”biz onların adına da karar veririz” demeye getirmişti. Ve kararı verdi…
Teokratik Oligarşi dayattığı bir şeyi daha yaptı…
∗∗∗
Aslında “Asgari ücret”, gelirin en düşük seviyesidir…
Sosyal güvenliği ve adil paylaşımı temel alan laik demokratik devletler, serbest piyasanın emeği sömürmesini engellemek, çalışanların yaşamlarını rahatlatmak ve ekonomik özgürlükleri sağlamak için işgücü piyasasına müdahale ederek, çalışanların gelirinin alt seviyesini belirler…
∗∗∗
Dünyada ilk kez 1890 yılında, sosyal politikalarda öncülükleriyle tanınan Avustralya ve Yeni Zelanda’da başlayan asgari ücret uygulaması, 1900’lü yılların başında Avrupa’ya, daha sonra ise tüm dünyaya yayıldı…
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 1928’de kabul ettiği 26 sayılı Asgari Ücret Belirleme Yöntemleri ile İlgili Sözleşme emekçilerin yaşamına bir ölçü getirdi…
∗∗∗
Türkiye bu sözleşmeyi 1974 yılında da onayladı...
Türkiye’de, asgari ücret belirlenmesi ile ilgili ilk uygulama, 1969 yılında altı farklı bölgeye ayrılan 26 ilde yapıldı...
Daha sonraki dönemde bu illerin sayısı artırıldı.
Sanayi ve ticarette çalışanlarla birlikte 1973 yılında da tarım işçileri için asgari ücret uygulamasına gidildi…
1989 yılından sonra, “tek bir asgari ücret” belirlenmesine karar verildi…
Asgari ücretin, devlet, işçi ve işveren kesimlerinin birlikte temsil edildiği “bağımsız bir komisyon” tarafından belirlenmesi ve her altı ayda bir yeni “asgari ücreti” belirlemek üzere toplanmasına 4857 sayılı İş Yasası uyarınca karar verildi…
Ayrıca yasa uyarınca;” asgari ücretin” tespitinde; ülkenin içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik durum, ücretliler geçinme indeksleri, bu indeksler yoksa geçinme indeksleri, fiilen ödenmekte olan ücretlerin genel durumu ve geçim şartları göz önünde bulundurulmak zorunluluğu da getirildi…
Yönetmeliğe göre asgari ücret, "işçilere normal bir çalışma günü karşılığı ödenen ve işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücret" olarak tanımlandı…
Komisyonun, ücretin belirlenmesine ilişkin kararı kesindir. Bu kararın, toplanan bilgi ve belgelere göre hazırlanacak bir gerekçeye dayandırılması da zorunlu kılındı…
İktidar tarafından açıklanan “Asgari Ücret, “28 bin 075TL’dir…
Bugün ülkemizde “Açlık sınırının 30.061 TL, Yoksulluk sınırının ise 93 697TL olduğu bir durumda, açıklanan bu rakamın işçilerle alay etmek olduğunu söylemeliyiz…
Kaldı ki, tüm çalışanların %63’ü Asgari ücret alırken, açıklanan bu rakamın sadece emekçileri değil, tüm ülkeyi da açlığa mahkûm ettiğini bilmeliyiz!
∗∗∗
Niye bu haldeyiz?
Çünkü siyaseti bir avuç sermayedar ve emperyalist işbirlikçisine bıraktığımız için…
Çünkü, siyaset yapmak istemediğimiz için…
Çünkü, ülke ve yurttaş çıkarı yerine, siyasal İslamcıların çıkarına göz yumduğumuz için…
∗∗∗
Siyasetin 2 yönü vardır; Bir yönü kurumsal siyaset yapmak...
Yani bir partide, mecliste, belediyede, ya da muhtar olarak bir mahalle de görev alarak…
Bunların dışında daha geniş düşünürseniz; yurttaş olarak!
Halkın içindeki bireyin halk adına çaba göstermesiyle……
Bu da siyasetin 2. ama en önemli yapılış şeklidir…
Gerçek siyaset yaşamın ta kendisidir…
Yaşayan halkın sorunları ve çözüm önerileri siyaseti belirler…
Yani siyaset, yaşama nedeninizi, varsıllığınızı ve yoksulluğunuzu belirler…
Ne yediğinizden ne giyineceğinize ne düşüneceğinizden nerede ve nasıl konuşacağınıza kadar her şeye karışır!
Kazancınızı, harcamalarınızı, kimin ne kadar vergi vereceğini, kime kıyak yapılacağını yine siyaset karar verir…
Yani siyaset, ülkenin milli gelirinin nasıl oluşacağını, hangi yöntemle toplanacağına, yönetileceğine ve nasıl harcanacağına, daha da önemlisi, kimlerin çıkarı adına devletin kurumsallaşacağına karar veren önemli bir güçtür…
∗∗∗
Şayet siyaseti takip etmezseniz, yurttaş olarak toplumsal dengeyi kaçırırsınız, hak ve özgürlüklerinizi kaybedersiniz…
Gerektiğinde siyasi tercihleri eleştiremez ve frenleyemezseniz, hayatınıza bir başkaları karar verir…
Hele hele, emeğiyle geçinen insanların siyasetle ilgilenmeme gibi bir lüksü olamaz! Çünkü siyaset, milli gelirin adil paylaşıma mı yoksa rantiyeye mi akışına karar veren bir güçtür…
∗∗∗
İnsana saygı duyan, hak ve özgürlüklere dayanan laik bir yönetim anlayışı, halktan yana siyasetin temelini oluşturur…
Emek en yüce değerdir…
Teknoloji ve bilgi emeksiz olamaz!...
Siyaset bu nitelikleri bir araya getirdiği sürece başarılı olabilir…
∗∗∗
İktidar tarafından “Asgari ücretin” açlık sınırının altında bırakılması, muhalefet, sendikalar ve STK’lar kadar yurttaşlarında vurdumduymazlığının eseridir…
Siyaset ciddi bir güçtür…
Karşısında “aymaz” kalınamaz!
Yönetimi ele geçiren siyasete yapılacak muhalefet, onun gücünün de üstünde olmalıdır…
Yani tüm yurttaşların akıl birlikteliğiyle siyaseti yönlendireme çabasında samimi olmaları gerekir! İktidarın değişmesi isteniyorsa herkesin, alanlarda demokratik hakkını korkmadan, sinmeden kullanmasıyla sağlanabilir…
