Burada konuşan Özgür Özel, "Eğer Ekrem İmamoğlu'nun suçluluğuna millet ikna olursa siyaseti ben bırakıyorum. Olmazsa sen bırakmaya var mısın? Sana siyasi düello teklif ediyorum" dedi.
CHP'nin İBB Başkan Ekrem İmamoğlu'nun serbest bırakılması ve erken seçim için başlattığı "Millet İradesine Sahip Çıkıyor" mitinglerinin bir diğeri Mersin'de gerçekleşti. Mitinde Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunan İBB Başkanı ve CHP'nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'nun mesajı okundu.
İmamoğlu'nun mesajı şöyle:
"Akdeniz kadar engin, Toroslar gibi güçlü Mersinliler... Bugün aranızda olamasam da kalbim sizinle aynı meydanda. Bu mektubu Silivri zindanından Toroslar'ın yamaçlarından sahil boyunca uzanan narenciye bahçelerine, tarladan üniversite kampüslerine kadar Mersin'in dört bir yanında yüreği bu memleket için çarpan herkese gönderiyorum.
Mersin Türkiye'nin kardeşliğinin, beraberliğinin sembol şehridir. Alın terinin tuza karıştığı, güneşin bollukla doğduğu bu topraklar ülkemizin bereketine bereket katıyor. Ne yazık ki bu şehir yıllardır ihmal ediliyor. Mersin hak ettiği yatırımı alamıyor. İktidarın gözünde Mersin sadece haritada bir nokta ama bizim gözümüzde Türkiye'nin yarınıdır.
Biz, bu ülkeyi adaletle, emekle, bilimle yöneteceğiz. Mersin’i üreten bir merkez haline getireceğiz. Çiftçimizin alın terini koruyacak, narenciyeyi dalda bırakmayacağız. Vahap Seçer Başkanımızla el ele verip, gençlerimizin iş bulabildiği, kadınlarımızın özgürce yaşadığı, çocuklarımızın umutla büyüdüğü bir şehir kuracağız. Zeydan Karalar Başkanımızla el ele verip, Adana’yı tarımıyla, sanayisiyle güçlü ve adil bir ekonomiye kavuşturacağız. Adana, hak ettiği değeri görecek, Adanalı geleceğe umutla bakacak. Hep birlikte, Çukurova’nın bereketine bereket katacağız. Bunun için yola çıktık. Çünkü biliyoruz; bu düzen değişmeli. Çünkü bu halk, daha iyisini hak ediyor. İktidar yolunu hep birlikte yürüyecek, hep birlikte başaracağız.”
Yolumuzu yargı darbeleriyle durdurmaya çalışıyorlar. Bizi zindanlara atabilirler ama mücadelemizi de milletimizin teveccühünü de direnişini de durduramazlar. Ne yaparlarsa yapsınlar, bizi yolumuzdan alıkoyamazlar. Ben, milletime güveniyorum. Sizlerin inancına, cesaretine, aklına güveniyorum. Mersin’den yükselen bu ses, tüm Türkiye’nin geleceğini değiştirecek. Bu meydanlarda kurulan umut, yarının iktidarını inşa edecek. O gün çok yakın. Sandık gelecek… Ve o sandıktan yalnızca bir değişim değil, herkes için adil, herkes için özgür, herkes için müreffeh Türkiye’ye kavuşacağız. Hepinizi yürekten selamlıyorum. Var olun.”
İmamoğlu'nun mesajının ardından CHP Genel Başkanı Özgür Özel Mersinlilere seslendi. Özel şunları söyledi:
"Cumhurbaşkanı adayımız Ekrem İmamoğlu'na, belediye başkanlarımıza, belediye meclis üyelerimize, belediye bürokratlarına yapılan darbe girişiminden sonra milli iradeye yapılan saygısızlıktan sonra milyonlar olup sokaklara taşanlar, meydanlara sığmayanlar bugün Mersin'den hep birlikte 'İmamoğlu'na özgürlük, adayımı yanımda sandığı önüme istiyorum' demeye geldiler. Saraçhane'den, Maltepe'den, Samsun'dan, Yozgat'tan Ankara'dan Mersin'e selam getirdik.
Narenciyeyi dalında bırakanlara, adaleti limon gibi sıkanlara karşı mitinge değil eyleme geldik. Zulme karşı susmayan bugün de Yenişehir Meydanı'na sığmayan Mersinlilerle birlikte tarihe geçmeye, tarih yazmaya geldik. Mersinliler adalet istiyor.
Her tek adam rejiminin sonu hüsrandır. Kendine de hüsrandır, vatana da hüsrandır. Nerede sandık vardır, nerede demokrasi vardır, nerede seçme hakkı, seçilme hakkı vardır orada huzur, barış, bolluk vardır. Onun için kim sandığa el uzatırsa, kim seçme hakkını almaya 'kararı ben vereceğim' derse o bu milletin düşmanıdır. Bu millet o darbecilerin karşısındadır.
Sandığımıza, adayımıza, ülkemize, namusumuz gibi sahip çıkmaya devam edeceğiz. Dünyada iki çeşit darbe var. Bunlardan birisi sivil biri askeri darbe. Bu ülke ikisini de gördü geçmişte. Ama bu dünya bugünlerde Türkiye'de olan gibisini görmedi. Geçmişte seçilmiş birisine değil elbette geçen yerel seçimin İstanbul Belediye Başkanı'na ama esas olarak gelecek seçimin cumhurbaşkanı adayına, Cumhuriyet Halk Partisi'nin, ülkenin kurucu partisinin cumhurbaşkanı adayına, geleceğin cumhurbaşkanına darbe girişimi vardır, bu darbe girişiminin karşısında on milyonlarca cesur yürek vardır.
Her darbenin bir cuntası, her darbenin bir başı, her darbenin bir hedefi var. Hedef şüphesiz şahıs olarak Ekrem İmamoğlu ama esas olarak sizin iradenizdir. Bu cuntanın karargahı Beştepe'dir, Saray'dır. Bu cuntanın silahı ele geçirdiği yargıdır. Ve bu silahın mühimmatı yalandır, iftiradır. Mübarek Ramazan'da, bir iftar sofrasında haber aldık ki Ekrem Başkan'ın 31 yıl önce aldığı diplomasını iptal ettiler. Takip eden sahurda binlerce polis kardeşimizi haksızca evine gönderdiler, gözaltına aldılar. Dört gün tuttular ve ardından Silivri zindanına koydular. İstiklal Marşımız 'Korkma' diye başlar. Saraçhane'de 7 gün, 7 gece direnenlere, Mersin'de, 81 ilde sokaklara taşanlara, Maltepe'de 2.2 milyon olup meydanlara sığmayanlara, 15.5 milyon kişi sandık başına koşup adayına sahip çıkanlara selam olsun. Darbecilere tarihi bir ders vermişlerdir. Ancak hala karşımızda bir vesayet rejimi kurmak isteyenler vardır. Onlar artık iktidar değildir, gayrı resmi bir cunta yönetimidir. Milletten korkana, sandıktan kaçana iktidar demek mümkün değildir. Olsa olsa geleceğin muhalefet partisidir ve iktidar değişimi için milletimiz gün saymaktadır. Ya sabır çekmektedir.
Tayyip Bey, Türkiye'nin dört bir yanına gidiyoruz millet iki tane şey söylüyor. Bir, Ekrem İmamoğlu'na selam söylüyor görüyor musun? Bir de bu millet Türkiye'nin dört bir yanından sana bir şey söylüyor duyuyor musun Tayyip Bey? Bu millet sana ne diyor? Millet Erdoğan'ı, millet Tayyip Bey'i istifaya çağırıyor. İstifa bir erdemdir ama bunu yapmayacaksan eğer istifaya gerek görmüyorsan kendine güveniyorsan o zaman sandığı getireceksin, kararı millet verecek. Var mısın? Hodri meydan.
Neredeyse 40 gün oldu. Ekrem Başkan ve arkadaşlarımız hakkında bir tek iddialarını ispat edemediler. 40 gün, 40 gece yandaş medya ekranlarında yalan attı, iftira attı. Atmaya da devam ediyor. Ancak yapılan bütün anketlerde en yükseği yüzde 30, geneli yüzde 25 - 30 arasında sonuçlarla bu yalanlara, bu iftiralara inanan yüzde 25 en çok 30. Dört kişiden birini bile bu kadar iftirayla ikna edememiş bir müfteri iktidarla karşı karşıyayız. Halen ortada iddianame yok. Baskıyla, tehditle, yalancı tanıklar aranıyor. Gizli tanıkların Meşe, Çınar, Ladin diye üç tane odunun attığı iftiraları ne MASAK raporuna doğrulatabildiler, ne bir tek kanıt bulabildiler. Şimdi hep birlikte savcılarıyla ifade vermiş olan tanıklara, sanıklara baskı yaparak, mobbing yaparak 'Benim istediğim gibi ifade ver, evine git, çocuklarına kavuş ama böyle ifade verirsen seni on yıl içeride tutarım' diye tehditle, şantajla, yalancı tanık yaratmaya çalışıyorlar. Başaramıyorlar, başaramayacaklar.
Küçücük çocukları olan kadın tutukluları alıp da hastaneye götürüyoruz diye bir yerlere götürüp onların karşısına geçip 'Benim dediğim gibi ifade ver' yani özeti 'Ekrem İmamoğlu'na iftira at sonra direkt evine git' diyen 'Bunu yapmazsan 10 yıl evladının yüzünü göremezsin' diyenlere hukuk insanı denemez. Bunlara savcı denemez, bunlar iftiracıdır. Bunlara teslim olmayacağız.
Mersin'den Tayyip Erdoğan'a sesleniyorum. Sayın Erdoğan eğer savcına güveniyorsan arkasına geç. Ben cumhurbaşkanı adayıma, Ekrem Başkan'a güveniyorum, tam arkasındayım. Eğer iddialarına güveniyorsan TRT'yi açalım, isteyen bütün televizyonları açalım. Senin savcın sorsun, benim başkanım canlı yayında yargılansın. Görelim bakalım kim dürüst, kim iftiracı var mısın?
Buradan sayın Erdoğan’a bütün milletin önünde siyaset tarihinin, siyasetimizin en büyük karşı karşıya gelmesini, düellosunu teklif ediyorum. Şunu yapacağız; canlı yayında yargılama olacak sonra Türkiye'nin bütün anket şirketlerinin ortalamasını alacağız. Eğer Ekrem İmamoğlu'nun suçluluğuna millet ikna olursa siyaseti ben bırakıyorum. Olmazsa sen bırakmaya var mısın? Sana siyasi düello teklif ediyorum. Canlı yayında, hatta sana yüzde 25 de avans veriyorum. Eğer senin savcın haklı çıkarsa ben istifa edeceğim. Ekrem İmamoğlu'nun haklılığı ortaya çıkınca sen istifa edecek misin? Var mı cesaretin? Hodri meydan sana.
Ama böyle bir yürekleri, cesaretleri yok. Daha bu sabah millet bu operasyonlardan illallah demişken, ekonomiye zarar veriyor demişken maalesef millet 'Deprem gündemim var, benim seçtiğimi getir yerine otursun' demişken bugün yeni bir operasyona giriştiler. Ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden üst düzey bürokratların da için de olduğu 53 kişiyi daha gözaltına aldılar. Maksat bulamadıkları kanıtı, ikna edemedikleri yalancı şahidi şimdi 53 yeni masum üzerinden yapmaya çalışacaklar.
Piyasalar, borsa hukuk ister, güven ister. Bunun için bu operasyonu hafta içinde yapmaya cesaret edemediler. Piyasalar kapandıktan sonra bir cumartesi sabahı bu operasyonu yapıyorlar ki borsa düşmesin, dolar yükselmesin. Bu operasyonun içinde ahlak olsa, hukuk olsa neden düşsün borsa? Neden bozulsun piyasalar? Hepimiz atılanın yalan olduğunu, bunun bir iftira olduğunu Tayyip Erdoğan'ın rakibinden kurtulmak için yaptığı bir kumpas olduğunu biliyoruz.
Bugün yapılan iş, tamamen iki hedefi vardır. Bunlardan birincisi milletin iradesine çökmek, ikincisi İstanbul'un rantına çökmek. Öyle ki Ekrem Başkan hapse atıldıktan hemen sonra Kanal İstanbul ihanetini hemen raftan indirdiler. İstanbul'un muhafızı Ekrem Başkan Silivri'deyken Arap televizyonlarının reklamlarına Recep Tayyip Erdoğan başrolde çıktı. "Kanal İstanbul manzaralı evler", "İstanbul'da göl manzaralı evler", "Türkiye pasaportu Türk pasaportu garantili evler" 3,5 dakikalık reklam yayınlarında Tayyip Erdoğan Katar'dakilere, Araplara, Arap şeyhlerine güzel daireler vaat ediyordu ve bunu gören İSKİ buna itiraz etti. İSKİ'nin Genel Müdürü Şafak Başa buna en temelden itiraz eden kişi olarak Ekrem Başkan'a gitti, ziyarette bulundu, bilgi notlarını sundu.
Kendisi, genel müdür yardımcısı ve imar daire başkanı Kanal İstanbul için yapılan inşaatları, öyle dedikleri gibi yoksulun, yoksullar için yapılan konut falan değil, Kanal İstanbul inşaatı için yapılan bütün işleri gördü ve bunların kaçak olduğu için TOKİ'ye bunlar hakkında yıkım kararı verdiğini bildirir yazıyı dün yolladı. Bugün gazetelerde, muhalif gazetelerde bu haber var ve bu sabah bu sabah 40 gün önceki operasyonda adı olmayan, hakkında hiçbir iddia olmayan İSKİ'nin genel müdürü, genel müdür yardımcısı ve imar daire başkanı Şafak baskınıyla gözaltına alındılar. Hepimiz biliyoruz ki mesele yolsuzluk değil, mesele Kanal İstanbul'suzluk. Kanal İstanbul yoksa Tayyip Erdoğan yok. Onun için saldırıyor arkadaşlarımıza.
Buradan Tayyip Erdoğan'a sesleniyorum. İstanbul, unuttuğun, unutturmaya çalıştığın deprem gerçeğiyle geçtiğimiz günlerde bir kez daha yüzleşti. AKOM'un, Afet Koordinasyon Merkezi'nin baş koltuğu boş duruyor. Oraya İstanbullular Ekrem Başkan'ı oturttular. Deprem paniğinde İstanbul'a güveni verecek olan da, deprem tehlikesine karşı bugüne kadar yaptığı çalışmaları sürdürecek, bitirecek olan da, İstanbul'u depremden koruyacak olan da Ekrem Başkan'dır ve arkadaşlarımızdır. Ancak bu durumda bile depremden siyaset yapan, Ekrem Başkan'ın yerine seçilen belediye başkan vekili yerine AK Parti il başkanını yanı başına oturtan Erdoğan, deprem tehlikesine karşı bugün en lazım olan bürokratlarımızı sabahleyin evlerinden toplamıştır.
Her yağmurda denizle birleşen Üsküdar Meydanı'nı o günlerinden kurtaran arkadaşlardır. Ranta direnen, kaçak yapıyla mücadele edenlerdir. Ayamama Deresi... Son taşkınında 31 kişinin öldüğü Ayamama Deresi'ni ıslah edenler, artık derelerin içinde bebekleri ölüme terk etmeyenlerdir. Bu arkadaşlarımızı alıp içeriye atmak, felakete karşı, depreme karşı İstanbul'u savunmasız bırakmaktır. Bu sabah, güneş doğarken İstanbul'un muhafızlarını gözaltına alan Erdoğan'a sesleniyorum: Ne yapıyorsun sen?
Bu saatte, bu vakitte yılan sokmaz adamı, yılan sokmaz. Böyle bir günde, bu halde, deprem kapıdayken deprem kapıdayken sen bu uzmanları topluyorsan gerçekten sen bu İstanbul'a da bu millete de dost değilsin ama sadece onları değil, dün akşam Ankara'da 30 tane de gencimizi gittiler gözaltına aldılar. İstanbul'da 2.000 gencimizi gözaltına almışlardı. 301 evladımızı tutuklamışlardı. Halen daha 40'ın üstünde evladımız Türkiye'nin dört bir yanında tutuklu.
Şimdi de Ankara'da 30 gencecik evladımızı gözaltına aldılar. Pırıl pırıl çocuklar. Hepsiyle gurur duyuyoruz. Gençlerimizin ayrı ayrı alınlarından öpüyoruz. İyi ki varlar, iyi ki direniyorlar. Burada yüz binler varken burada bir ara sokakta da bu kadar kalabalığı bir ilçede bulsak miting yaparız. Hepinizi çok seviyoruz, teşekkür ediyoruz. Meydana giremeyen ara sokaklarda mini miting alanları var. Ben bu muhteşem miting için hem Mersin il ve ilçe başkanlarımıza, Büyükşehir Belediye Başkanımıza, bütün belediye başkanlarımıza, Adana'ya, Kahramanmaraş'a, Hatay'a yürekten teşekkür ediyorum. İyi ki buradasınız, iyi ki hep birlikteyiz. Bu darbeciler zaten zorda olan ekonomimizin bel kemiğini kırmaya kastettiler.
Bu darbenin mali ayağı Mehmet Şimşek. Dün Amerika'da şöyle açıklamalar yapıyor; ‘Yurt içi gelişmelerin ekonomimize yansımalarını sınırlamak için gerekli adımları atıyoruz.’ Neymiş yurtiçi gelişme, Mehmet Bey? Darbe yaptık desene. Milletin parasını bu darbe için sattık desene. Şimdi gitmiş eskiden ‘Kurtulduk’ dedikleri IMF'nin başkanının kapısında, Amerika Birleşik Devletleri Maliye Bakanı'nın kapısında, yanında görüşmeyi yapmış.
Amerikan Maliye Bakanı açıklıyor, ‘Şimşek'le görüştüm. İran'a karşı maksimum baskı uygulayacağız. Yanımızda olacaksınız dedim’ diyor, talimat vererek, parmak sallayarak. Suriye bu halde, sırada İran, sonra Türkiye. Bunlara diyor ki; ‘İran'a karşı yanımızda olacaksınız.’ Aynı görüşme... Mehmet Şimşek aynı görüşmeyle ilgili ne konuştuğunu açıklıyor: ‘Yapay zeka konuştuk. Robot konuştuk. Ekonomi konuştuk.’ Ee Mehmet Bey, adam resmi açıklamış, sana nasıl görev vermiş, istikamet vermiş, para karşılığı sana nasıl emir vermiş, sen anlatıyorsun? At yalanı, dönüp sayalım inananı. Yapay zeka konuşmuş. Yapay zeka konuşmuş, yalancı! 19 Mart darbesinin icazetini Recep Tayyip Erdoğan Trump'tan almıştır. 19 Mart darbesi Amerika'nın desteğiyle yapılmıştır. 19 Mart darbesinden sonra Kıbrıs davasından vazgeçilmiş. 19 Mart darbesine susulması karşılığında Türki cumhuriyetlerin Güney Kıbrıs'ı tanımasına ses edilmemiş. Kuzey Kıbrıs yalnızlaştırılmış, ‘Yavru vatan.’ dedikleri bizim için kardeş vatan AK Parti tarafından satılmıştır."