Tarih: 08.03.2018 13:07

KADINLAR VE ERKEKLER EŞİT HAKLARA SAHİPTİR!

Facebook Twitter Linked-in

Ancak aradan geçen 161 yıla rağmen Türkiye’de 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü bir kez daha ayrımcılık ve şiddete karşı eşitlik mücadelesindeki kadınların seslerini duyurma çabalarının gölgesinde kalmaktadır.
Ülkemizde, kadına yönelik şiddet, kadın emeği sömürüsü, kadın bedeni sömürüsü, kadın yoksulluğu, kadın işsizliği, çocuk gelinler ve okula gönderilmeyen kız çocukları, tacizciyi, tecavüzcüyü, saldırganı koruyup kollayan hukuk sistemi kadının özgürleşmesi önünde en büyük engeller olarak durmaktadır.  Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri her geçen gün artarak yükselmektedir.

Bugün kız çocukları 4+4+4 eğitim sistemiyle birlikte örgün eğitim dışına itilmiş ve çocuk gelin, çocuk işçi sayısında artış yaşanmıştır. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre, Türkiye’de 16-17 yaş gurubunda olan kız çocuklarının resmi evlenmelerinin toplam resmi evlenmeler içindeki oranı yüzde 4.6’dır. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ise 2010-2015 yılları arasında 16-17 yaşlarında evlendirilen çocuk gelin sayısının 232 bin 313 olduğunu açıklamıştır. Ancak bu rakamlar buz dağının görünen kısmıdır.

Erkek egemen toplumun kadınlara yönelik fiziki ve psikolojik şiddeti; işyerlerinde, evlerde, sokaklarda, yaşamın her alanında, artarak devam etmektedir.

Kadın cinayetleri katliam boyutuna ulaşmışken, devlet çıkardığı onca yasaya rağmen kadınların can güvenliğini sağlamada yetersiz kalmaktadır. Basında yer alan haberlere göre Türkiye’de 2017 yılında en az 290 kadın öldürüldü; 101 kadına tecavüz edildi; 417 kadın ise yaralandı.

Tablo bu kadar ağırken erkek katiller ve tecavüzcülerin kravat taktıkları için “iyi hal indirimleri” aldıklarına, “tahrik indirimi”nden yararlanarak cezasız kaldıklarına, tecavüz davalarında ise kadınların “rıza”larının arandığına tanık olmaktayız.

Erkek şiddetinin giderek artmasında, siyasi iktidarın din ve ahlak adına sıkça kullandığı cinsiyetçi, sözde muhafazakâr söylemlerle kadını değersizleştirmesi, namus ve ahlak anlayışını salt kadına indirgemesi önemli etken olmuştur.

Kadınların fıtrat gereği erkeklerle eşit olamayacağı, börek yapamayan kadının ailesinin dağılmaya mahkûm olacağı, kadının evinin süsü olduğu, kadınlar için tek kariyerin annelik olduğu, kadının itaatinin ibadet olduğu yönündeki söylemler kadını yok sayan zihniyetin dışa vurumudur.

Anayasa’nın 10. maddesi “Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür” demektedir. Siyasi iktidarın görevi şiddet dilini ve öç almayı yaygınlaştırmak değil, toplumdaki bireylerin eşit ve özgür olarak hayatlarını korumaktır.

Dünya Ekonomik Forumu’nun (DEF) Küresel Toplumsal Cinsiyet Uçurumu Raporu’na göre Türkiye, siyasal katılım, ekonomik eşitlik, eğitim ve sağlık hakkı gibi farklı alanlarda kadın erkek eşitliğinde 144 ülke arasında 131. sırada yer almaktadır.  Yani ülkemiz, kadın erkek eşitliğinin kesinlikle olmadığı ülkeler arasında yer almaktadır. Rapora göre, Türkiye’de kadınların istihdama katılım oranı yüzde 36 iken üst düzey yöneticilerin yüzde 18’i kadın.

Kadınların siyasetteki yeri de istenilen düzeyde değildir. Atatürk’ün 83 yıl önce seçme ve seçilme hakkına kavuşturduğu kadınlar,  TBMM’de yüzde 14 oranında temsil edilebiliyor. Yerel yönetimlerdeki temsil oranı ise yok denecek kadar az. 2014 yılı yerel seçim sonuçlarına göre 1396 Belediye Başkanının yalnızca 40’ı kadın.

Biz inanıyoruz ki gerçek bir demokrasi, kadın erkek eşitliği sağlanmadan gerçekleşemez. Kadınların hayatın her alanında ve erkeklerle eşit haklara sahip olduğu, her türlü şiddetin ortadan kalktığı, kadın cinayetlerinin son bulduğu, çocuk yaşta evliliklerin ve çocuk istismarının olmadığı bir dünya için mücadeleyi sürdüreceğiz!

Üyelerinin yüzde 57’sini kadınların oluşturduğu Eğitim-İş olarak yeryüzüne barışı, çağdaşlığı, inceliği ve sayısız güzelliği kadınların getireceğine olan inancımızla 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutluyoruz.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —