KADINLAR ŞİDDETE KARŞI TEK SES OLDU 

KADINLAR ŞİDDETE KARŞI TEK SES OLDU 

İskenderun Kadın Platformu, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü dolayısıyla yaptığı basın açıklamasında “Artık yeter! Bir kişi daha eksilmeye tahammülümüz yok” dedi.

İskenderun Cumhuriyet Meydanı’nda bulunan Boyacılar Parkında gerçekleşen basın açıklamasında konuşan Platform Dönem Sözcüsü Medine Yayman, kadınların sadece öldürüldüklerinde haber olduklarını belirterek İstanbul Sözleşmesi ve 6284’nin acilen uygulanması gerektiğini ifade etti. Yayman açıklamasında, “Güleda Cankel, Sule Çet, Ecem Balcı, Nadira Kadirova, Emine Bulut, Emine Nuyan, Müzeyyen Boylu, Kübra Aşkın, Ceren Damar, Didem Akay… Medine Kara, Nurcan Yolcu, Selin Culha, Sibel Kaya, Gülistan Aşık, Gülistan Özger, Esra Yalçın, Beren Yıldız, Bilem Doğru, Buket Yıldız, Zeynep Hüsnübey, Fatma, Yeliz, Rabia,… Sosyal medya etiketleri arasında bir kadının adını daha görmekten korkar olduk. Çünkü bu ya o kadının hayatta olmadığı ya da korkunç bir şiddete uğramasına rağmen adalet bulamadığı anlamına geliyor. 25 Kasım 1960’da Dominik Cumhuriyeti’nin kuzey bölgesinde özgürlük mücadelesi veren Patria, Minerva ve Maria Mirabel isimli üç kız kardeş; diktatörlüğün askerleri tarafından tecavüze uğradı, vahşi bir şekilde katledildi ve uçurumdan atıldı.
1981’de Dominik’te toplanan Latin Amerika Kadın kurultayında; 25 Kasım , “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Ve Uluslararası Dayanışma Günü”  olarak kabul edildi. 1985 yılında ise BM tarafından “25 Kasım, kadına yönelik şiddetin yok edilmesi için uluslararası mücadele” günü ilan edildi. 1981yılından bu yana dünyanın dört bir köşesinden kadınlar her 25 Kasım’da şiddete karşı ortak tepkilerini dile getirmek için sokağa çıkıyor, eylemler ve etkinlikler yapıyor. Artık yeter! 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü’nde bir kişi daha eksilmeye tahammülümüz YOK diyoruz!  


Bu ülkede, memlekette her gün kadınlar öldürülüyor! Kadınlar, her gün, boşanmak istedikleri için, 'HAYIR' dedikleri için, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 uygulanmadığı için, savcılar şiddet uygulayan erkekleri değil kadınların yaşam tarzlarını yargılamayı seçtiği için, mahkemeler erkekleri aklamanın sayısız yolunu bulduğu için, 15 yaşından küçük çocukların evlendirilmesinde beis görmeyen bir zihniyet altında, cinsel şiddete uğruyor, cinsiyet kimliğine, cinsel ve romantik yönelimine duyulan nefretten, bedenlerinin ve aşklarının sığdırılmaya çalışıldığı kalıplardan, trans fobi ve homo fobinin türlü şekillerinden ötürü şiddete maruz bırakılıyor, 'başka karakola git', 'bu şikâyetten bir şey çıkmaz, sen en iyisi vazgeç', 'sığınakta yer yok' diyen kolluk kuvvetleri görevlerini yapmadıkları için, yeterli sığınak ve danışma merkezi açmaya da bütçe ayrılmadığı için özellikle krizin getirdiği artan işsizlik ve güvencesizlikle, aile içindeki şiddetten uzaklaşacak geçim kaynağı ve gelecek güvencesi olmadığı için savaşın ve sınırların gölgesinde, Türkçe konuşmadıkları için veya göçmen oldukları için, doğdukları yerden ötürü şiddete uğruyor. Şiddete maruz bırakıldıklarında yasal haklarını arayamadıkları için erkek şiddetine mahkûm ediliyor ve öldürülüyor.


Gündelik erkek şiddeti ile devletin tüm mekanizmalarının kurduğu suç ittifakı tarafından kadınlar, her gün, işte böyle öldürülüyor! Cinayete varmadan da bizler şiddet veya baskı altında, belirsizlik içinde, her açıdan sömürülerek, yarınımızın ne olacağını bilmeden nefes almak zorunda bırakılıyoruz. Ancak kadınlar sadece öldürüldüklerinde haber oluyor. Biz ise kadınların isimlerinin ölümleriyle değil yaşamlarıyla, yaşadıkları şiddetle değil gerçekleştirdikleri hayalleriyle haber olduğu bir dünya için buradayız ve umudumuz birbirimizde. Umudumuz birlikteliğimizden aldığımız güçte, kadın dayanışmasında. Umudumuz her gün şiddetten uzak bir hayat için her bir nefesimizle verdiğimiz ortak mücadelede. Bundan daha ferah, daha özgür, daha eşit, kimsenin kimliğinden ötürü şiddete uğramayacağı bambaşka hayatlar hayal ederek el ele veriyoruz. Bunu biz yapmazsak kimse bizim için yapmayacak, biliyoruz. Ve hep birlikte sesleniyoruz:
Bir kişi daha eksilmeyeceğiz, yaşasın kadın dayanışması.” dedi