Tarih: 28.09.2020 17:26

FATİH PROJESİ TABLETLER NE OLDU? 

Facebook Twitter Linked-in

Pandemi döneminde ‘yüz yüze’ eğitimin sekteye uğramasının ardından başlatılan sıkıntılı EBA TV süreci, ardından devreye alınan ‘tablet’ kampanyaları ile beraber öğrencilerin altyapı ve teknoloji eksikliğinin giderilmesi çabaları derken, yaşanan süreçte eğitimin ‘sorunlar yumağı’ halinde ilerlediğine işaret eden Doç. Dr. Necmettin Çalışkan’ın tespiti, aslında herkesin sessizce sorduğunun da sorgu noktası… “Fatih Projesi ile dağıtılan tabletlerin akıbeti ne oldu, bilen yok. Piyasada, ciddi bir teknolojik kara borsa oluşmuş durumda.”

Mevcut tabloyu değerlendiren, Saadet Partisi’nin Hatay’daki önemli ismi, GİK üyesi Doç. Dr. Necmettin Çalışkan, ara başlıklar halinde şu değerlendirmeyi yaptı:Yeni ders yılı başladı. Son dönemde artmakla beraber, genel olarak, bireysel ve toplumsal manada ciddi bir eğitim problemi yaşıyoruz. Bir kısır döngüye dönüşmüş olan sorunlar yumağı; sığ, cahil, kaba ve nobran bir toplum ortaya çıkarmaktadır. Bu durum, yaşanan her türlü yozlaşmanın temel nedenini de oluşturmaktadır. Bu dönemde, yılların kangren yarasını düzeltmek bir yana, daha sorunlu hale getirildi. Makam sahipleri, sorunları çözmek yerine sadece şikayet ediyor. Ve tabi ki eğitim politize edilerek, bir parti meselesi haline getiriliyor.

İçinde bulunduğumuz pandemi süreci de işin tuzu biberi oldu. Okullar açılıyor, eğitim sezonu başlıyor, hiç heyecan yok. Ne olacağı belirsiz. AVM’ler, kafeler, tatil yerleri açık, ama okullar kapalı? Bol bol dijital eğitim araç-gereçleri reklamı yapılıyor. Zaten hayattan kopuk, retorik ve teorik bilgilerin verildiği bir eğitim sistemi içerisinde işsizler ordusu genişliyor. Yeni nesil genç kuşaklar, felakete sürükleniyor, ama kimsenin omurunda değil. Gençler arasında, ‘ahlak dini’ gibi sunulan deist’lik revaç görüyor.

Sorunlar yumağının neresinden başlayalım? Öğrenciler açısından en önemli problemin çözümünün “öğretmen yetiştirmek” olduğu fark edilemedi. Sayın Bakanın birçok konuşmasında altını çizdiği öğretmenlerin yetiştirilmesi, özlük hakları ve maaş durumları sadece lafta kaldı. Lise mezunu bir bekçi kadar maaşı olmayan öğretmenlerin maaşları da, bütçeye kocaman bir yük olarak görüldü.
Ülkeye, devasa; seyircisi olmayan stadyumlar, cemaati olmayan camiler, kullanılmayan köprüler yapıldı da, hali hazırda elde bulunan okulların fiziksel problemleri çözülemedi. Yatırımlarda öncelikler sıralaması ne demek, bir türlü anlaşılamadı. ‘En büyük bütçelerden birini eğitime aktardık’ diyorlar da, ‘neden hala fiziksel imkanlar özel okullar seviyesine gelemedi’ sorusunun cevabı verilemiyor. Kütüphanesi, laboratuarı, spor salonu, sanat atölyesi olmayan okulların eğitime nasıl bir katkısı olabilir ki!

Pandemi süreciyle birlikte, ülkedeki eğitimden yararlanma imkanları ciddi zarar gördü. Özellikle de teknolojiye ve bunun altyapısına dayalı olarak sürdürülebilecek uzaktan eğitime ulaşması zor kitlelerin varlığını ortaya çıkardı. Demek ki, ülkenin her noktasına nüfuz edebilen bir eğitim potansiyelimiz yok. İmkanı olanın özel ders ve özel okul aracılığıyla ulaştığı bu imkana, ülkenin büyük bir kısmı ulaşmakta zorluk çekiyor. Fatih Projesi ile dağıtılan tabletlerin akıbeti “ne oldu”, bilen yok. Piyasada ciddi bir teknolojik “kara borsa” oluşmuş durumda.

Teknik ve meslek lisesi mezunlarının akıbeti ise meçhul. Mezunların üretime kanalize edilmesi, yazılım ve sanal zekâ uygulamalarının hızlandırılması gerektiği nasıl görülmüyor? Niteliğin niceliğe tercih edilmesi gerektiği bir türlü anlaşılmıyor.Kanayan yara, belki de eğitimin en netameli sorunu, sınav sistemi. Belli aralıklarla mütemadiyen değiştirilen ve her değiştiğinde kafa karışıklıklarına neden olan sınav sistemi krizi, daha derin hale geldi. Sınav sistemiyle; ilkokul ikinci sınıftan itibaren öğrenciler, at yarışı gibi sınava hazırlanmaktan, hayata hazırlanmaya fırsat bulamıyor. Gerçi kazansa da, ne çare ki?  
 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —