ÇALIŞAN GAZETECİLER GÜNÜ

ÇALIŞAN GAZETECİLER GÜNÜ

Özgür basın, demokrasinin kilit taşıdır. Demokrasinin dördüncü gücü olan medya, bugün Türkiye’de baskı, tehdit, kapatma ve ceza davaları ve erişim yasakları ile zapturapt altına alınmak istenmektedir. Hükümetin, eleştirel tüm habe

Medya, kamu adına hükümeti denetleyen güç olduğu için “eleştirel ve sorgulayıcı” olmak zorundadır. Ne var ki AKP döneminde yaratılan yandaş havuz medyası ile hükümetin tüm politikalarının alkışlandığı ve birçok yazarın “kalemşör” haline getirildiği bir süreç yaşanmaktadır. Kalemlerini AKP’ye kiralayan birçok gazeteci, vicdanını ve ülke çıkarlarını bir kenara atarak, kişisel istikbalin sağlamak için egemen gücün yanında saf tutmaktadır.

TUTUKLANAN GAZETECİLER

Halka doğru haber verme anlayışını esas alan gazeteciler için ise her yıl çalışma koşulları ağırlaşmaktadır. 2017 yılı da önceki yıllar gibi gazeteciler için çok daha zor geçmiştir. Gazeteciler ya işsizdir, ya da cezaevi kıskacındadır. 2017 yılında 187 gazeteci gözaltına alınmış, 58 gazeteci tutuklanmıştır.  Şu anda gazetecilik görevini yerine getirdiği için 165 gazeteci cezaevinde bulunmaktadır. 10 bini aşkın gazeteci işini kaybetmiştir. Sadece 2017 boyunca 189 gazeteci hakkında yeni davalar açılmıştır. 81 gazeteciye toplam 183 yıl 4 ay 18 gün hapis ve toplam 333 bin 120 TL para cezası verilmesi düşündürücüdür.Çıkarılan KHK kapsamında 35 basın yayın kuruluşu kapatılırken, 37 basın yayın kuruluşunun internet siteleri erişime engellenmiştir. Gazeteci, CHP İstanbul Milletvekili CHP Milletvekili Enis Berberoğlu’nun 25 yıllık hapis cezası ile yargılanması, usul ve yasaya aykırı kararlar verilmesi Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu en iyi şekilde özetlemektedir.

SÖZCÜ VE CUMHURİYET’E DAVALAR

Hukuk devleti niteliğimiz işlememektedir. Cumhuriyet gazetesi yazar ve yöneticileri dahil 20 sanığın yargılandığı davanın 4. Duruşmasında da Akın Atalay, Murat Sabuncu, Ahmet Şık, Emre İper ve Ahmet Kemal Aydoğdu'nun tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesi üzüntü vericidir. Üstelik 370 gündür tutuklu olan Cumhuriyet Muhabiri Ahmet Şık hakkında eski tweetleri nedeniyle açılan yeni davalar, Türkiye’de basın özgürlüğünün ortadan kalktığının en somut örnekleridir. 

Sözcü Gazetesi’nin FETÖ’cü olduğu gerekçesiyle açılan davanın ise akılla izah edilir hiçbir yanı bulunmamaktadır. Üstelik en son Diyanet İşleri Başkanlığı internet sitesinde yer alan “Kızlar 9, erkekler 12 yaşında buluğ çağına girer” ve “Buluğ çağına giren kişiler evlenebilir” ifadelerini haberleştiren Sözcü Gazetesi hakkında açılan yeni soruşturma, hükümetin “gerçekleri karartma” anlayışının bir başka uzantısıdır.

Nitekim Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ’ın 21. Yüzyılla örtüşmeyen bu bilgiyi sitesine koyan Diyanet hakkında soruşturma açmak yerine bunu haberleştiren Sözcü’yü hedef alması, Sözcü’nün bu haberi “Diyanete bakışı olumsuz etkilemek ve hükümeti yıpratmak” amacıyla yaptığını öne sürmesi; demokrasi ve basın özgürlüğü ile bağdaştırılamaz.

Doğruları yazan gazete ve gazetecilerin “terör örgütü yandaşlığı” “Türkiye Cumhuriyet Devleti’ni aşağılamak” ile suçlanarak itibarsızlaştırılması inanılmaz vahim bir tablodur. Olağanüstü Hal uygulamaları ve KHK’lar üzerinden iktidarla aynı görüşte olmayan tüm kesimlere dönük başlatılan cadı avı, hukuk ve demokrasiyi işlemez hale getirmektedir.

Bilinmelidir ki fikirleri hapsetmek aslında ülkemizin geleceğini karanlığa mahkûm etmektir.

Hükümeti uyarıyoruz ki kanser gibi yayılan baskı süreci, ülkedeki demokrasiyi tamamen boğduğunda, kendileri de bu hukuksuzlukta boğulacaktır!

Baskı ve sansürün olmadığı, demokratik hukuk devletinin ve parlamenter demokrasinin yeniden başladığı bir Türkiye’de ağız tadıyla kutlanacak 10 Ocak Dünya Çalışan Gazeteciler Günleri yaşanmasını diliyorum.