BİRLEŞTİRİLMİŞ GEZİ DAVASINDA OSMAN KAVALA HAKKINDA FLAŞ KARAR

BİRLEŞTİRİLMİŞ GEZİ DAVASINDA OSMAN KAVALA HAKKINDA FLAŞ KARAR

Osman Kavala'nın da yargılandığı Gezi davasının bugünkü duruşmasında savcı mütalaasını vermiş, Kavala'nın tutukluluğunun devam etmesini talep etmişti. Mahkeme Kavala'nın tutukluluğuna karar verdi.   

Birleştirilmiş Gezi davasında savcı tutuklu tek sanık iş insanı Osman Kavala'nın tutukluluğunun devamını istedi. Duruşmaya karar verilmek üzere ara verildi. Duruşma 30 dakika sonra tekrar başladı. Mahkema ara kararında Kavala'nın tutukluluğunun devamına karar verdi.
Bir sonraki duruşma 17 Ocak 2022'de görülecek.
Avrupa Konseyi ise Türkiye'ye yaptırımı 30 Kasım'da gündemine alacak.
Osman Kavala’nın 1487 gündür tutuklu olduğu davanın ikinci duruşması İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.
Gezi davasında Çarşı grubu avukatlarından Ersan Şen konuşması nedeniyle mahkeme başkanı tarafından uyarı aldı. Şen ifadesinde 'Hodri meydan. Bir tane delil, ses kaydı getirin biz de savunmamızı yapalım' dedi.
İtirazların ardından sanık savunmalarına geçildi. Can Atalay, “Bu dosyanın bir tutuklu sanığı var. Biz size uzun uzun Gezi’yi anlatmak istiyoruz. Bir sonraki duruşmada savunmamızı sunmak isteriz” dedi.
'BU İDDİANAMEDEN SONRA HER ŞEY CASUSLUK KAVRAMINA DAHİL EDİLEBİLİR'
Osman Kavala’nın avukatlarından Deniz Tolga Aytöre şunları söyledi:
“Gezi dosyasından beraat kararı verildi. Beraat kararı verilince apar topar bir suç bulunması gerekiyordu. Üretilen suç, casusluk suçuydu. Savcıdan bilgi ve belgeyi istiyoruz. Gizlilik içeren belgeyse zaptı olması lazım. Biz de ona göre ‘Almadık, şöyle aldık’ diyebiliriz. Ama bize bir şey söyleyin. Suçun maddi unsuru yok. Casus suçunun altı, üstü her şeyi belli. Muğlak falan değil. Kozmik Oda dosyası var. Girenler hakkında beraat kararı verildi. Bu suç yeri geldiğinde bu kadar sınırlanabiliyor ama Osman Kavala hiçbir yasal düzenlemeye aykırı olmadan sivil toplum kuruluşu faaliyetleri suç olabilir deniyor. Bu iddianameden sonra her şey casusluk kavramına dahil edilebilir. Herkes casus sayılabilir. Bir insanı casuslukla suçluyorsanız geleceğini de yargılıyorsunuz.”
Tutukluluktan daha vahimi gerekçeleri. 8 Ekim ve 5 Kasım’daki kararların gerekçelerinden bahsediyorum. Bunlar Gezi dosyasının delili. Bu dosyaya ait olmayan, savunması alınmayan delilleri alıp casusluk dosyasının delili olarak gösterip tutukluluk veremezseniz. Zaten delil olsa Gezi dosyasından tutukluluk kararı verilirdi.
'BURAM BURAM SUÇ KOKAN BİR İDDİANAME'
“Masak raporunda casuslukla ilgili bir tespit mi var? Anlayabilmiş değiliz. HTS kayıtlarına bakın. Bu iddianame buram buram suç kokan bir iddianame. Çünkü ben gerekli yerlere başvurdum. Mahkeme yalan söylüyor bu iddianamede. Henry Barkey ile yoğun telefon konuşmaları oldu diyor. Hiçbir görüşme olmadığına dair rapor var. Bir tane görüşme içeriği gösterebilir misiniz? İspat var mı yok, baz istasyon kayıdı var mı yok, rapor var mı yok. Siz bu tutuklamayı nereden çıkardınız? Tanıklar dinlendi. 7 ayda bir duruşma, ara karar yok. Tutukluluk gerekçelerinden birini neden sormadınız. ‘Henry Barkey ile neden görüştünüz, hangi ülke için casusluk yaptınız?’ demediniz. Bu yargılama bu kadar lakayit yapılamaz, bir insanın hürriyeti böyle gasp edilemez.”
Davada yargılanan Erol Özdil, “Polis, evde bulduğu meşaleden bomba yapacağımı iddia etti. Zaten bunlar bizim 40 yıldır tribünde kullandığımız materyaller. Şu an da var. Kırtasiyelerde dahi satılıyor. Öyle ki satışı serbest, alışı yasak” dedi.
'POLİS BİZİ ÇAĞIRDI, TEŞEKKÜR ETTİ'
Ayhan Güner de “Biz evimizde oturuyorduk. Polis bizi aradı Etiler Karakolu’na gelir misiniz dediler. Bize yardımcı olun, koordinasyon sağlayın dediler. Yolları açtık, insanları sakinleştirdik. Beşiktaş’ta bir tane insan ölmedi. Boynumuza sarıldılar, teşekkür ettiler. Şimdi de buradayız. 10-20 gün boyunca Emniyet ile irtibat halindeydik. Evimizin önündeki fotoğrafı koymuşlar. Osman Kavala’ya da yazık” diye konuştu. Güner’in avukatı ise “Çarşı’daki insanlara Emniyet plaket verdi. Plaket veren bir ekip var. Emniyet müdürlerinin de bu dosyada olması lazım o zaman. Plaket vermişler” dedi.
Çarşı sanıkları şu savunmaları yaptı:
Ayhan Alpaslan: “Beşiktaş’ın şampiyonluğu çalındıysa TFF’ye yürürüz. Tribünü siyasete karıştırmayınız. Bu suçlamaları kabul etmiyorum. Ben ülkücü bir insanım, MHP’ye oy veririm.”
Erdener Karataş: “Neye karşı savunma yapacağımı bilmiyorum. Buradaki kimseyle bir bağlantım yok. O dönemlerde okuyordum. Gazeteci adayıydım, bu dava yüzünden eleştirilere maruz kalıyorum. Beşiktaş’ın taraftarıyım. Geçen davada Türk bayrağını yakmakla suçlandık, bu insanların bunu yapabileceğini nasıl düşünüyorlar inanılır gibi değil.”
Halil İbrahim Erol: “Telefon tapeleri dinlendiğinde neden orada olduğumuz belli. Galatasaray taraftarlarıyla konuştuk, anlaştık. Kavga etmeye gittik. Sonra olayların içinde bulduk kendimizi.”
Kavala’nın avukatlarından Köksal Bayraktar, “Açıkça söylemek gerekir. Mahkeme bugüne kadar AİHM’nin vermiş olduğu ihlal kararı sanki yokmuş gibi, kendi kanunlarımız içinde dolaşıyoruz. Hayır, ortada sözleşmeye aykırılık var. Giderek Türkiye Cumhuriyeti’ni uçurumun kenarına doğru götürüyoruz.”
***
AİHM KARARI

Osman Kavala’nın bugünkü duruşmasını dünya siyasetinin yakından izlemesinin nedeni ise, Kavala’nın tutukluğunun ikinci yılında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) verdiği “Kavala’yı derhal serbest bırakın” kararının uygulanmamasıydı.
Anayasa Mahkemesi dahil Türk yargı organları AİHM kararını görmezden geldi. Bu durum uluslararası arenada yeni bir krizin fitilini ateşledi.
AİHM kararlarının üye ülkelerce uygulanmasını denetlemekle yükümlü olan
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, 12 Mayıs 2021’de Osman Kavala’nın serbest bırakılmamasıyla ilgili çağrılarına bir yenisi ekledi. Ancak bu çağrıları da karşılık bulmadı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kavala için, 'Bakın şimdi AİHM bir karar almış. Bu Kavala denilen Soros artığıyla ilgili olarak Türkiye'yi adeta burada mahkum etmek istiyorlar' ifadelerini kullandı.
30 KASIM’DA GÖRÜŞÜLECEK
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, 16 Eylül’de yaptığı açıklamada, 30 Kasım-2 Aralık 2021 tarihleri arasında gerçekleşecek toplantıdan önce AİHM kararının uygulanarak Osman Kavala’nın derhal serbest bırakılması talebini yineledi. Komite, bunun gerçekleşmemesi halinde ihlal prosedürünün başlatılacağı uyarısında bulunuldu.
Komite, AİHM kararları uygulanmadığı için Türkiye’ye yönelik çeşitli yaptırım kararları alabilir. Kararların en uç noktası ise, Türkiye’nin Avrupa Konseyi’nden ihraç edilmesi.
HUKUKÇULAR NE SÖYLEMİŞTİ?
Kavala duruşmasından önce Gerçek Gündem’e açıklamalarda bulunan Kavala’nın avukatı İlkan Koyuncu, “Konu bir hukuki kararın çok ötesinde. Hukuki bir karar beklemek mümkün değil. Tamamen siyasi bir karar olacak. Siyaset, Osman Kavala’nın yarın tahliye edilmesini isterse, Kavala yarın tahliye edilecek. Siyaset tahliyesini istemezse Osman Kavala tahliye edilmeyecek. Yani bu kadar siyasileşmiş bir konuda mahkeme heyetinin karar vermesini beklemek hayalcilik olur. Verilen karar mahkeme karar değil siyasi karar olacak.” demişti.
AİHM’in verdiği kararları değerlendiren İnsan Hakları Hukukçusu Kerem Altıparmak ise Avrupa Konseyi tarihinde ihraç süreciyle ilgili Türkiye’nin yaşadıklarıyla birebir örneğin olmadığını belirterek, şu ifadeleri kullanmıştı:
'Mesele şu ki, Türkiye çok büyük bir ülke, bir sürü politik şey devreye giriyor.
Bakanlar Komitesi’nin bu yöndeki kararları çoğunlukla alınıyor. 47 devletin 32 ya da 33 tanesinin ‘evet biz mahkemeye geri götürüyoruz bunu’ demesi lazım. Ama şimdi bir kısmının demeyeceğini biliyoruz zaten. Azerbaycan demeyecektir, Rusya demeyecektir çok büyük ihtimalle, Polonya, Macaristan demeyecektir. Öyle olunca da 32, 33 oy çıkması da bir mesele.
Yani birebir örneği yok. AİHM kararını uygulamadığı için Avrupa Konseyi’nden atılmış bir devlet yok. En yaklaşmış olanı Yunanistan ama o da Albaylar Cuntası döneminde.
Bir ilk olacak yani; Türkiye kararları ben uygulamıyorum deyip o noktaları kadar gelir mi? Pat diye ihraç kararından önce başka yaptırımlara başvurulma ihtimali yüksek. Nedir o? Oy kullanma hakkı sınırlandırılabilir, başka hak ve yetkileri kısıtlanabilir Avrupa Konseyi’nde… Yine de uygulanmıyorsa ondan sonra zaten geri dönülmez bir yola girilir. Muhtemelen Türkiye’nin iç politikasındaki gerilim noktalarıyla kesişecek. Gidişat o yönde gözüküyor.'