Fikri SAĞLAR

Tarih: 30.10.2025 12:18

En büyük bayramın düşündürdükleri…

Facebook Twitter Linked-in

Dün, 29 Ekim 2025’ti ve Cumhuriyet 102. Yaşına bastı…

Cumhuriyet Bayramımız tekrar kutlu olsun! O gün, yakılan meşale bugün de yolumuzu aydınlatıyor… O gün, Mustafa kemal Atatürk’ün halk ve akılla kurduğu 20.Yüzyılın çağdaş ve saygın ülkesi, bugün içten ve dıştan tüm saldırılara rağmen ayakta dimdik duruyor… O gün gösterdiği, “Millî kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız” hedefi, hala, uygarlıktan yana olanları heyecanlandırıyor ve gururlandırıyor… Yedi düvel emperyalistlerin işgal ettiği Anadolu’dan, Kurtuluş Savaşı vererek Kurulan, Atatürk ve arkadaşlarının dehasıyla tam bağımsızlığına kavuşan, Türkiye Cumhuriyeti, kan ve kafatası Cumhuriyeti olarak kurulmamıştır… Köken, dil, din, mezhep, cinsiyet, yaş gibi tüm farklılıkların saygıyla ve eşit olarak kabul edildiği, “yurttaş ve halkın egemenliğine sahip çıktığı ve halkın yönetimde olduğu” çağdaş bir Cumhuriyet kurulmuştur…

∗∗∗

Temel ilkeleri, uygarlığa bakışı, laikliği kabul etme, demokrasiyi özümseme, sosyal hukuk devletini kurma, bilim ve kültürü geliştirme kararlılığı, Cumhuriyetin en önemli vasıflarını oluşturmuştur… Cumhuriyet, sadece savaş kazanıp devlet kuran siyasi bir yapı kurmak olmamış, bilgili, ahlaklı, kişilikli insan ve doğaya saygılı bir nesil yetiştiren uygar bir ülkeyi hedeflemiştir... Bu nedenle devrimciliği, halkçılığı ve devletçiliği öne çıkaran bir siyasi bilinç geliştirmiştir…

∗∗∗

Emperyalizmle mücadele cephesini kazanarak Cumhuriyeti ilan eden Gazi Mustafa Kemal, maalesef irtica ve tarikatların oluşturduğu cephede tam başarı elde edememiştir… O şer cephe hala, kurulan “medeni ülkeyi” yıkmaya çalışıyor…

Bu nedenle “Tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti, “hedeflenen çağdaş uygarlıkların üstüne çıkamıyor!” Cihatçıların kirli oyunlarına takılıyor…

Bu tehlikeli  yapı şimdi daha açık görülüyor...

∗∗∗

Atatürk’ün devrimciliği, ahlaki değerleri ve öncelediği ülke çıkarları, maalesef eğitimsiz topluma, “din elden gidiyor” yalanıyla kasıtlı olarak yanlış aktarılıyor…

Oysa Atatürk’ün devrimciliği yapay reformlar değildir…

Toplumun düşünsel yapısını kökten dönüştüren, varoluş sürecini akla yatkın hale getiren devrimler silsilesidir... Harf devrimiyle başlayan, bilime dayalı eğitim sistemi ve ,medeni toplumlarda var olan yaşam biçimiyle devam eden  bu devrimler, Türkiye Cumhuriyetini dünyada saygın bir almasına neden olmuştur...

Kurucuların Osmanlı örneğinden çıkardıkları ders o ki, din ve devlet işlerinin birlikte yürütülmesi, çöküşün en önemli nedenidir! Laiklik ilkesi, Hukuk Devletinin varlığı, yaşamın, hak ve özgürlüklerin güvencesi olduğu için  yaşamsal önem taşır.

Bu nedenle devletin vazgeçilmez ilkesidir... Laik bir ülkenin önemli değeri kadındır, onun sahiplenmediği hiçbir şeyin, var olması ya da gelişmesi mümkün değildir…

Bu anlayışla, kültürümüzün en önemli değeri olan kadına, ilk olarak seçme ve seçilme hakkı verilmiş, toplumun yönetilmesinde katkısı istenmiştir…

∗∗∗

İktidar, maalesef “Bağımsızlığımızı” yaralayan bağlantılar içinde!

Emperyalist dostlara halkın bilgisi dışında, yer üstü ve yer altı zenginliklerinin satıldığı kuşkusu ayyuka çıktı…“Nadir toprak elementlerinden bora, tronaya” varıncaya kadar değerli madenler üzerindeki tüm haklarımızın ABD’ye devredildiği iddiası, halkı tedirgin ediyor… KOİ’ye (kamu özel sektör işbirliği), yani gidilmeyen havaalanlarına, geçilmeyen köprü ve otoyollara, yatılmayan hastanelere ödenen milyar dolarlık zorunlu kiralardan sonra, şimdi de bu yatırımcılarının ellerindeki” sahiplenme belgelerinin” emperyalist ülkelerin çok uluslu şirketlerine devredeceği haberleri, ülkemizin değerlerinin üzerine çöküleceğini  gösteriyor...

Diğer yandan, Rusya’ya olan 60 milyar dolarlık(bilinen) doğal gaz borcumuzun ödeme zorunluluğunun dillendirilmesi, Akkuyu Nükleer Santral sahası ve limanıyla ilgili Rusya’nın askeri lojistik izni aldığı iddiaları, sonrasın da “AKP’li Cüneyd Zapsu’nun Rusların Akkuyu’ya radar kuruyor” iddiaları, ülkemizin  başına yeni dertler getireceği ihtimalini güçlendiriyor… Bu iddialar şayet doğruysa görülen o ki, halkın canı pahasına kurulan Türkiye Cumhuriyeti, yeni Nesil “DUYUN-U UMUMİYE YÖNETİMİYLE “karşı karşıya kalacaktır… Yani gidişat vahim!

Yeni emperyalist yayılma döneminde Türkiye, hedef ülke konumuna getiriliyor!

BOP deyip geçmemek lazım.  Cumhuriyet küçümsenmeyecek bir beka sorunuyla karşı karşıya! Emperyalizmin önemli ve etkin yöntemi, akılları da ele geçirebilmesidir... Kültürel gelişmesini tamamlamamış, dolayısıyla demokrasisi askıda, ekonomisi çöken ülkelerin yönetim anlayışı, kolay yollarla değişir ve  kolayca ele geçirebilirler! Böyle bir olasılığı yıllar önce düşünen Atatürk, Cumhuriyeti gençliğe emanet eden nutkunda;” Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr-ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evladı! İşte bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen; Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır!” demiştir… Dün, Halkın coşkuyla kutladığı “Cumhuriyet Bayramı” sırasında, Atatürk’ün bu düşüncelerini hatırladım ve yapılması gerekenin, “erken seçim olduğuna” bir kez daha kanaat getirdim…


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —