"Cumhurbaşkanını tehdit" iddiasıyla 22 Haziran'dan bu yana tutuklu bulunan gazeteci Fatih Altaylı hakkında verilen karar siyasette ve kamuoyunda büyük tartışma yarattı. Mahkeme, Altaylı'ya 4 yıl 2 ay hapis cezası verdi ve gazetecinin tutukluluk halinin devamına hükmetti. Böylece Altaylı, yargılama boyunca tutuklu kalmaya devam edecek.
Karar muhalefet partileri tarafından sert bir dille eleştirilirken, iktidar partisinden de dikkat çeken bir itiraz yükseldi. AKP'li eski milletvekili ve parti yorumcularından Şamil Tayyar, kararı açıkça eleştirerek, hükmün hem hukuki hem de siyasi açıdan sorunlu olduğunu ifade etti.
Tayyar, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada Türkiye'de uzun süredir konuşulan "Terörsüz Türkiye" yaklaşımını hatırlattı ve bu sürecin sadece PKK terörünün sonlandırılmasından ibaret olmadığını belirtti. Açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
"Terörsüz Türkiye projesi, sanırım sadece PKK terörünün sonlandırılması amacına matuf değildir. Terör üreten veya terörü besleyen bataklığın kurutulması, istismar alanlarının tasfiyesi de sürecin parçasıdır. Bu bağlamda demokrasi açığının kapatılması, temel hak ve özgürlüklerin genişletilmesi önemlidir."
Demokratik alanların genişletilmesi gerektiğini vurgulayan Tayyar, ülkede huzur ve ortak yaşamın güçlenmesi için hak ve özgürlük eksenine ihtiyaç olduğunu söyledi.
Tayyar'ın açıklamasında en çok dikkat çeken bölüm ise gazetecilerin ve kamuoyunca bilinen isimlerin tutuksuz yargılanma hakkına yönelik çağrısı oldu. Tayyar, İmralı'da yürütülen temasları hatırlatarak sert bir çelişkiye dikkat çekti:
"Bir taraftan İmralı'yla müzakere yapılırken, Hüseyin Kocabıyık, Fatih Altaylı, Furkan Bölükbaşı gibi bildik isimlerin tutuksuz yargılanmak yerine 'kaçma' şüphesiyle cezaevine atılmaları, yukarıda tarifini yaptığımız büyük fotoğrafa gölge düşürür."
"Yeni bir başlangıç yapılıyorsa bunun hayatın her alanına dokunması gerektiğini" belirten Tayyar, mevcut uygulamanın Türkiye'de beklenen normalleşme süreci ile çeliştiğini ifade etti.
Karara muhalefet partilerinden de yoğun tepki geldi. Birçok siyasi, verilen cezayı "siyasi bir karar", tutukluluğun devamını ise "gazetecilik faaliyetinin cezalandırılması" olarak nitelendirdi. Muhalefet temsilcileri, davanın başından bu yana Altaylı'nın tutuklanmasına gerek olmadığını savunarak, "Kaçma şüphesi" gerekçesinin itleştirilmiş bir klişe haline geldiğini ifade etti.
Altaylı hakkında verilen ceza ve tutukluluğun sürmesi kararı, bir süredir kamuoyunda yürütülen "normalleşme", "yumuşama", "yeni Türkiye" tartışmalarını yeniden harladı. AKP içinden gelen bu itiraz, siyasetin iç dinamiklerinde de çatlakların bulunduğuna işaret etti.
Altaylı'nın avukatlarının karara itiraz edecekleri ve hukuki süreci sürdürecekleri öğrenildi.